Evet Türkiye Cumhuriyeti’nin Vatikan nezdindeki büyükelçiliğinin girişimiyle Roma’da bir sema ayini tertip edildi. Bu akşamın tertip edilmesindeki ana gaye Türkiye Cumhuriyeti ile Vatikan Devleti’nin üst düzeyde diplomatik münasebetler teşkil etmesinin ellinci yıldönümünü kutlamaktı.
Kültür Bakanlığı Konya semazen heyetinin sema âyini icrasından evvel Türkiye Cumhuriyeti’nin Vatikan nezdindeki büyükelçimiz Prof. Dr. Kenan Gürsoy Bey iki ülke arasındaki diplomatik münasebetlerin önemini vurgulayan bir konuşma yaptı. Büyükelçimiz konuşmasını semanın felsefi ve tasavvufi mânâlarına dikkat çekerek bitirdi. Akabinde Vatikan Devleti adına Vatikan’ın eski Dışişleri Bakanı, şu anki Dinlerarası Diyalog Komisyonu Başkanı Kardinal Jean Louis Tauran da ellinci seneye varan iki ülke arasındaki dostluğun, karşılıklı hoşgörüye ve paylaşılan saygı sevgiye dayandığını ifade ederek geçen sene Aziz Paulus’u anma törenleri münasebetiyle gitmiş olduğu Türkiye’deki güzel hatıralarını dile getirdi.
Ömer Faruk Belviranlı önce sema öncesi Mevlânâ Hazretleri’nin Peygamberimiz (sas) için yazdığı Nât-ı Şerif’i okudu… Semazenler semaya başladılar. Herkes pürdikkat onları izlemeye başladı. Gerçekten İtalyan seyirciler için dakikalarca baş dönmesi olmadan dönmek çok dikkat çekici ve hayret vericiydi!.. Sema bittikten sonra Ahmet Çalışır Bey Kur’an okudu. Hüvallâhüllezî’nin ve İhlâs Sûresi’nin bu tilâveti sırasında gözyaşı dökenler oldu!.. Sonra Postnişin Mustafa Holat Bey, post duasını okudu…
Sema âyini için seçilen mekân Vatikan’ın ana toprakları dışında Roma içerisinde yer alan saraylarından biri idi. Palazzo della Cancelleria ismiyle maruf, rönesans mimarisini yansıtan binanın temel vazifesi engizisyon başta olmak üzere Vatikan’ın en önemli mahkemelerine ev sahipliği etmesiydi. Sarayın hemen yanı başında bulunan Campo dei Fiori (Çicekler Tarlası) meydanında yer alan Giordano Bruno’ya ait anıt, sarayın her zaman çok da hoş hatırlanmayacak tarihinden bir kesit sunmaktadır. 16. yüzyılda yaşamış Domeniken bir rahip olan Giordano Bruno, o dönemde kilisenin tasvip etmediği fikirlerinden ötürü Roma’ya çağrılıp bu mahkemelerde yargılanmıştı. Suçlu bulunan Bruno bugünkü anıtın bulunduğu yerde canlı canlı yakılarak kilisenin inanç öğretisine ters düşmenin ne tür sonuçlar doğurduğuna hâlen şahitlik etmektedir. Bu mesele İtalya’da bilhassa laik kesim tarafından din-devlet çatışması gündeme geldiğinde yeniden ele alınmaktadır.
Semaya geçilmeden önce aynı bina içinde Kütahya çinilerinin de sergisi vardı. Büyükelçimiz Kenan Gürsoy Bey, çini sanatkârı, Naciye Nur Avlupınar’ı, yaptığı eserleri sergilemek üzere davet etmişti. Açılışta Büyükelçimiz ve Prof. Anna Masala birer konuşma yaptılar… 1964’te Türkiye’ye bir şarkiyatçı öğrenci olarak geldiğini söyleyen Masala, ülkemizde Mevlânâ ve Yunus gibi iki ulu dost bulduğunu iftiharla ifade etti!..
25 Ekim 2010, Pazartesi