Pirimiz efendimiz Hazreti Mevlana Celaleddin Rumi’nin bütün insanlara seslendiği “GEL” çağrısı şöyle:
“Gel gel gel ne olursan ol yine gel
İster kafir, ister Mecusi, ister puta tapan ol yine gel
Bizim dergahımız ümitsizlik dergahı değildir
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel”
Mevlana’nın bu “GEL” çağrısına “baş koyan” yüzbinlerce Mevlana hayranı 637. vuslat yılında bir araya geldi ve Pir’ine dua gönderdi. Cenab-ı Hakk’a kavuştuğu günü düğün gecesi, gerdek gecesi olarak kabul eden ve ismine de ŞEB-İ ARUS dediğimiz bu gecede yüzbinler onun için Cenab-ı Allah’a niyaz etti.
Mevlana, bu alemden sonsuzluk alemine göç ettiği zaman cenaze namazına onbinlerce kişi katıldı. Bunların arasında gayr-ı Müslimler de yer aldı. Papazlar ve hahamlar da cenazeye katıldı. Bu arada halktan bazıları, “Müslüman olmayanlar aramızdan ayrılsın” seslerini yükselttiler. Bunun üzerine bazı kişiler cenazeyi beklemekte olan Selçuklu Başveziri Sahip Ata Fahrettin Ali ve Süleyman Pervane’ye müracaat edip, “Mevlana Müslümanların şeyhi idi. Başka dinlere mensup olanların cenaze törenine katılmalarına hiç gerek yoktu” şeklinde düşüncelerini bildirdiler bunun üzerine papazlar ve hahamlar şu sözleri söylediler:
“Biz Musa’nın İsa’nın ve bütün peygamberlerin hakikatlerini O’nun yorumuyla anladık ve kavradık. Kendi kitaplarımızda yazılı olan olgunluğu, ermişliği O’nun kişiliğinde bulduk. Peygamberlerin fazileti, bilgeliği O’nun varlığında toplanmıştı. Siz Müslümanlar Mevlana’yı nasıl devrinin elçisi olarak görüyorsunuz. Siz onun nasıl aşıkıysanız bizler de onun aşıkları ve müritleriyiz. O, “yetmiş iki millet sırrını bizden dinler biz ney gibiyiz, iki yüz meshep ehli ile aynı perdede konuşuruz, dememiş midir?” diye itirazda bulundular ve Mevlana’nın cenaze törenine katıldılar.
Hazreti Mevlana bir şiirinde halka şöyle sesleniyor:
“Öldüğüm gün tabutumu götürürken,
Bu dünya derdinden bende bir şey var sanma
Benim için ağlama, yazık vah vah deme.
Eyvah demenin sırası şeytanın tuzağına düştüğün andır.
Cenazemi toprağa gömdüğün an ayrılık, ayrılık deme.
İşte o zamandır benim kavuşma ve buluşma,
Beni toprağa verdikleri cennet topluluğunun perdesidir, mezar.
Değilmi ki batmayı gördün, batmayı da seyret.
Güneşle aya hiç batmaktan zarar geldi mi?
Hani tohum toprağa ekildi de bitmedi.
Yoksa insan tohumu bitmeyecek diye bir kuşkun mu var.
Toprağa konulduğunu sanma yine sen ayağımın altında bu yedi gök vardır.”
Mevlana bu şiirinde ölümü bir ayrılık olarak kabul etmiyor bir birleşme olarak içine sindiriyor. Zevk ve mutluluk günü olarak algılıyor. Hakk’a ve hakikate kavuşmanın sevinçten, neşeden başka bir şey olmadığını vurguluyor.
Mevlana ölüm gününü bir keder günü olarak kabul etmiyor, sevgilinin sevgiliyle buluşması olarak kabul ediyor ve bir şiirinde de şunları söylemiştir:
“Eğer mezarımı ziyarete gelirsen üstümdeki toprak raksetmektedir. Ey kardeşim meclisime defsiz gelme. Çünkü hüda meclisinde gamlı olma yaraşmaz. Çenem bağlanmış mezarda yatmaktayım. Ama ağzım sevgilinin ebedi şarhoşluğunu durmadan emmektedir.”
Hazreti Mevlana’nın 737. vuslat yıl törenleri ve mukabele-i şerif’i sema ayini törenlerinde şu isimler yer aldı:
SEMA HEYETİ: Postnişin: Mustafa Holat, Postnişin: Fahri Özçakıl
SEMAZENLER: Abdülkadir Dikici, Ahmet Sami Küçük, Ahmet Tekelioğlu, Hüseyin Sıtkı Holat, Mehmet Emin Holat, Muammer Ünal, Nuri Yılmaz, Orhan Tekelioğlu, Ömer Faruk Erdem, Reşat Varol, Sıtkı Çokünlü, Mehmet Mithat Özçakıl, Ahmet Kurşun, Ali Yılmaz, Burhanettin Özşahin, Ebubekir Kurşun, Hakan Gültepe, Kamil Ünal, Murat Şen, Mustafa Göçer, Osman Özel, Ömer Kılıç, Özhan Gültepe, Recep Erol, Selami Ünal, Süleyman Ünal, Yasir Eliş, Yusuf Çokünlü, Yusuf Varol, Mehmet Emin Küçüktürkmen, Kerem Koçak, Eren Uncu.
ÇOCUK SEMAZENLER: Mehmet Esat Belviranlı, Cüneyt Kayya, Mehmet Özçakıl, Erdem Uncu, Mücahit Pişkin, Sami Baysal.
SANAT YÖNETMENİ: (Ney) Yusuf Kayya
SANAT YÖNETMEN YARDIMCISI: (Tanbur) Kağan Ulaş
TOPLULUK MÜDÜRÜ (Hanende) Ömer Faruk Belviranlı
MUTRİP HEYETİ
SAZENDELER: Muhammed Sadreddin Özçimi (Ney), Mahmut Uğurluakdoğan (Ney), Süleyman Yardım (Ney), Şükrü Fırat (Ney), Ahmet Safa Mızrak (Ney), Fahrettin Acar (Ney), Mehmet Öztorun (Kudüm), Osman Acar (Halile), Suat Orhan (Bendir), Mustafa Celalettin Aksoy (Kanun), Hakan Kılınçarslan (Kanun), Mehmet Uçak (Ud), Musa Kazım Tığlıoğlu (Tanbur), Tikel Akın Özkök (Rebab), Ali Vefa Sağbaş (Kemençe), Emre Aydın (Kemençe).
HANENDELER: Ahmet Çalışır, Ahmet Uncu, Ali Kalaycı, Enver Özel, Habip Alparslan Tabak, Hüseyin Alp Özel, Mehmet Ali Türkoğlu, Sezai Ünal, Ufuk Yürüç, Vedat Tüzün.
Sema törenlerine İstanbul’dan da ses sanatçısı Ahmet Özhan katıldı ve tasavvuf müziğinden örnekler verdi.