Konya Aydınlar Ocağı’nın Salı Sohbeti’nde konuşan Mevlevî Postnişini Mustafa Holat, “Semâ bir zikirdir, Allah’ı zikretmektir” dedi. “Kelime, Kavram ve Ayinleriyle Mevlevilik” konusuna açıklık getirmeye çalışan Postnişin Mustafa Holat, “Tarikat, şeriat demektir. Şeriat yoksa tarikat ta yoktur. Mevlevilik tarikatının özü; Edeb Yâ Hû’dan ibarettir. Edeb, tasavvufta birinci unsur, ilk hareket.. Yapılması lâzım olan en öndeki harekettir. Edeb, Resullallah’ın “Ben en güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim” ifadesinden meydana geliyor” diye konuştu.
Holat, ahlâk, edep ve insanlığı belli etmek açısından Rusya’da başından geçen bir hatırasını şöyle dile getirdi: Bir Rus kızı, İslâmiyet’te Allah’a yaklaşmayı bana anlatır mısınız, yolunu gösterir misiniz diye sordu. Ben de iman, abdest, namaz, oruçtur, zekattır, hactır diye zaman alacağı için durumu üç kelimeyle özetlemeye çalıştım: Gece yarısından sonra alt ve üst komşunu rahatsız etmeyeceksiniz, trafiği tıkamayacaksınız ve sokağa çöplerinizi atmayacaksınız. Kızcağız, söylemek istediğinizi anladım dedi ve bana teşekkür etti. Yani insanları yetiştirmek ve terbiye etmek için önce ahâkî umdeleri, insanî tarafı, sevgi ve saygı ile hoşgörüyü iyi işlemek gerekiyor. İlk önce insanlığınızı ortaya koyacaksınız.”
“TENNURE VE EL AÇMAK…”
Sille Kültür Evi’nde, aralarında Konya eski Belediye Başkanlarından ve Mesnevî’nin Özü adlı eseri yazan Mehmet Muhlis Koner’in torunu Av. Özgen Küçükkoner, gazeteci-yazar İhsan Kayseri’nin de bulunduğu seçkin bir dinleyiciye hitabeden Holat, mevlevilerin giydiği tennurenin; tenin nuru, teni nurlandıran anlamına geldiğini, semada el açma olayını da Hz. Ebu Bekir’in ahlâkından seçtiğini belirterek şunları söyledi. “Semâa kalkan mevlevilerin sağ elleri üste, sol elleri aşağıya doğru; Ebu Bekir Sıdık Efendimiz’den rivayetle “Hakk’tan alırız, halka veririz” anlamını temsil eder. Tennure ise; tenin nuru, teni nurlandıran anlamını taşır. Mevlevilerin beyaz elbiseleri tercih etmeleri bu hil’atten kaynaklanır. Nur olsun, nurlu olsun. Ama bunu giyen insanlara da din, iman, ahlâk, edep, terbiye, şeref ve haysiyet telkin edilir ve öyle yetiştirilir. İbrahim Peygamber’i ateşten koruyan ipekten yapılma hil’at elbisesinden kaynaklanır. Bunu giymek için de şeref, onur, ahlâk, edep, erkan gibi kelime ve kavramların özümsenmesi lâzım.”
“SEMA BİR ZİKİRDİR…”
Sözlerine “Semâ bir zikirdir. Allah’ı zikretmektir. Her zaman Allah’la beraber olma, Allah’ı düşünme ve o ferasette yaşama” şeklinde devam eden ve Hz. Mevlâna’nın, âyini şerif aralarında “İhsan medet, gufran medet” diye zikrettiğini belirten Holat, dervişin şeriatı bilmesi ve şeriata göre yaşaması gerektiği üzerinde durdu. Holat, “Derviş her şeyden önce şeriatı bilecek. Hayatını İslâm üzere yaşayacak. Bir kere derviş, teheccüd namazından sonra kuşluk vaktine kadar uyumaz. Dervişler konuşurlarken devamlı şeriat ve tasavvuftan bahsederler. Namaz ve abdestine devam ederek işe gitmeden evvel 18 çark atar. Şeriattan sonra sünnet gelir. Bir kere şeriat yoksa, tarikat da yok. Dervişleri Mevlevî dedeleri yetiştirir. Derviş olmak için kapıya gelen insanın sosyal, dini, kültürel, eğitim ve ekonomik her şeyiyle o dede ilgilenir. Güzel insan ve ahlâklı insan olarak yetiştirilmesi, yani talim ve terbiye ön planda tutulur” dedi.