NEZİH UZEL

Mustafa HOLAT

1 Mayıs 2012, saat 23.32, “Ağabeyimiz hocamız Ali Nezih Uzel, Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi 3 Mayıs 2012 Perşembe günü Üsküdar Bağlarbaşı Kuruçeşme Selami Ali Camii’nde kılınacak öğle namazını müteakip Karacaahmet Mezarlığı’na defnedilecek” diye telefonuma bir mesaj geldi.

Hastaydı, ama yinede beni 52 yıl evveline götürdü. Ne günler… Yurtiçi ve yurtdışı seyahatler… Sema programlarını (Mevlevî ayin-i şeriflerini) en iyi şekilde icra etmek, yapılan ayinden o kadar zevk almak, bizim ondan öğrendiğimiz tarikat adabı o kadar çoktur ki; çünkü biz çömezdik o bize en yakın olandı. Muhteşem Fransızcasıyla bütün işlerimizi hallederdi.

3 yıl evvel Konya’ya geldiğinde ayak parmakları şeker hastalığından dolayı kesilmişti. Kapu Camiinde öğle namazında buluşmak üzere telefonla sözleştik. Sarıldık, öpüştük, eski günleri yâd ettik. Akşam da Hz. Mevlâna’nın huzurunda dua ettik. Huzurda kimse olmayınca bize orada Hicaz Mevlevi Ayini’nin 3. Selamını okudu, bizde 18 çarkla sema’ ettik. Konya’nın mahallî ilahilerini birlikte huzur-ı Pir’de okuduk. Çok mutlu bir şekilde devamını diledik ama buraya kadarmış.

İstanbul Belediyesi geçen yıllarda Nezih Uzel’in 50. Sanat yılı dolayısıyla bir kitap hazırlamak istiyordu. Bu kitapta yayımlanmak üzere bizden de bir hatıra anı istemişti. Onu burada anlatmak isterim.

İsmet İnönü, CHP genel başkanı iken Ankara’da bir genel kurul toplantısına Hürriyet gazetesi muhabir olarak Nezih Bey’i görevlendirmiş. Basın masasında yer bulamamış ve bayan delegeler, gazeteci olunca masalarına davet etmişler. Bayanlar kendi aralarında konuşuyorlar, fakat gazetecinin de duymasını istiyorlar. “İsmet İnönü CHP’nin son peygamberi” konusunda bayan delegeler konuşurken buna şahit olan Nezih Bey hemen bu kelimeyi manşet yapıyor gazeteye gönderiyor. Ve ertesi gün Hürriyet gazetesinde bu haber yer alınca çevresindekiler İsmet Paşa’yı hiç bu kadar hiddetlenmiş görmemişler. Gazetenin, Nezih Bey’e Ankara’dan uzaklaşması telkini ile senelerdir Mevlâna ihtifallerine geldiği Konya’nın yolunu tutar.

15 gün Konya’da onu misafir ettik, Tekke tavrı ilahilerle çok hoş günlerimiz geçti. Şöyle hatırlıyorum “Demedim mi? Demedim mi? / Âşık Sana söylemedim mi?” ilahisini Türkiye ondan meşk etti. Hâlâ o ilahi okunurken onun tavrı ve bendir vuruşu bir ekol olarak musikişinasların takdirindedir.

30 yıl Konya’da Hz. Mevlâna ihtifallerine kudümzen olarak katıldı. Mevlevî ayinlerini, coşkulu darplarıyla seyreden ve dinleyenleri mest ederdi.

Çok şeyler var, 50 kusur yıl gazeteci ve müzisyen olarak, edebiyatımıza ve musikimize katkılarda bulundu.

Ruhun şad olsun Nezih Abi…

“Evvel giden ahbaba selam olsun; kabrin nur ile dolsun.

Huu…”

Merhaba Gazetesi