Babam Mustafa Holat’ın Babasıyla Çok Samimiydi
Tatar Terzi olarak bilinen Mustafa Holat’ın babası babamın dükkânının karşısındaki sokağın içerisinde terziydi. Mustafa ağabeylerin aslı Kırım Tatarıdır. Babam da Mevlevi olduğu için onlarla çok samimi idi. Hâlâ her cuma Mustafa Holat’ın yanına gider ve sohbet edip bilmediğim şeyleri öğrenirim. Mustafa Holat çok bilgili birisidir. Konya’da Mevlevilik hakkında bir şey sordukları zaman ona gönderirim. Babası da çok bilgili biriydi. Haşan Çopur sergi açacağı zaman babasının çok resmini verdi. Düşünsenize Mustafa Holat 25 yıldan fazla posta oturdu. O sıra kimleri tanıdı… Hastanedeydi, yeni çıktı, şu anda evde dinleniyor. Cuma günü telefon ettim, sağlığı çok şükür şimdi daha iyi.
1955 yılına kadar Mevleviler açıkça ben Mevleviyim diyemezdi. Kapalı Spor Salonunda Mevlâna Törenleri başlayıp oraya devlet yöneticileri gelmeye başladıktan sonra Mevleviler ortaya çıkmaya başladı. Daha önce Mevleviler selam verirken bile kendilerini belli etmezlerdi.
Aziziye Camii’nin İsmail adlı bir müezzini vardı. Müezzini ben de çok iyi tanırdım. Babamın dükkânına gelince elini göğsüne koyup huuu diyerek selam verirdi. Babamın ön tarafında çok büyük bir manifaturacı masası vardı. Müezzin geldiği zaman selam verdikten sonra masanın ön kısmındaki sandalyeye oturur ve hiç konuşmazlardı. Giderken de huuu diyerek çıkıp giderdi. Küçük olduğum için içten içe kızardım çünkü bu müezzin babamın diğer arkadaşları gibi konuşkan biri değildi. Hatta babamın arkadaşları benimle konuşur, başımı okşayıp bana üç beş kuruş para verirlerdi.
Bu müezzin bir cuma günü Aziziye Camii’nin yukarısında sela okurken camide oturanları inek şeklinde görmüş. Cemaati bu şekilde görünce selayı yarım bırakıp camiden çıkmış. Bir gün babamın Adana’dan arkadaşları gelmişti. Babam bana misafirlerimizi ve İsmail Hoca’yı da Meram’a götür dedi. Askerler sıcakta yanmışlar, pelitlerin altına, akarsuyun yanma minderleri serdim, yastıkları dayadım. Akarsuda abdest aldılar. Rüzgâr da serin serin esiyordu. “Bahçeyi gezdireyim” dedim ama “Bize hiç dokunma, biz böyle iyiyiz” dediler. İsmail Hoca bana “Gel beraber gezelim” dedi. Hocayla birlikte kayısı ve erik ağaçlarına doğru yürüdük. O zaman da kayısıların tam zamanıydı. Giderken bir ilahi ya da gazel okudu. O okurken kayısı ağaçlarının dallarını eğdiğini gördüm-
Ben bu olaydan sonra İsmail Hoca’dan korktum. İsmail Hoca’nın biri banka müdürü, biri Devlet Demir Yollarında şef olan iki oğlu vardı.
Yaşayan Konya Hafızaları Sayfa 257