POSTNİŞİN’İN DİLİNDEN
740. Vuslat Yıldönümü Uluslararası Anma Törenleri ismiyle 7-17 Aralık günlerinde öğlen ve akşam olmak üzere günde 2 kez yapılan bu tören yine gönüllerimizi fethetti. Törenden önce postnişin Mustafa Holat hoca ile de kısa bir sohbet etme lütfuna nail olduk. Hoca eskilerin deyimiyle tam bir bahr-i umman..O anlattı ben dinledim, soru sormama pek de gerek kalmadı; zira öyle bir derya ki araya girmek istemedim. Aşağıda bu sohbetten sadece alıntıları okuyacaksınız..
Benim hayatım çok enteresan. Babam mevleviydi, biz 4-5 kuşak mevleviyiz ,ama annemin dedesi baba-oğul Hz.Mevlana’nın dergahında imam imiş. Yani bir insanın yetişmesinde genetik faktörler çok önemli. Araştırmalar da bunu gösteriyor. Yani sülalenin içinde süregelen hadiseler, yeni yetişmekte olan insanın içinde zuhur ediyor. Bunu kaç peygamberdir de görmek mümkün zaten. Mesela Davut A.S. sesi çok güzelmiş, Zebur O’na inmiş. Davudî ses dedikleri de oradan geliyor. Gür sesiyle Zebur’u okurken çevresindeki tüm kuşlar, ağaçlar hepsi O’nunla beraber Zebur’u okuyorlar.
Bir de diyorlar ki, musıki haram..Nesi haram? Peygamberler bizzat musıkinin içindeler.
-Hocam Peygamber Efendimiz Hz. Bilal’e diyor ki: ‘Ey Bilal Kur’an oku da dinleyelim.’’ O da ‘’Ya Resul, senin yanında ben nasıl okurum?’’ der. Efendimiz de, ‘’Güzel ses duymak benim de hakkım değil mi Ey Bilal’’ diye cevap verir.
-Tabii ki…Araştırmadan, tarih bilmeden konuşuyorlar..
Ayet-i Kerime’de diyor ki: ’’Biz Davut’a demirin hasletini verdik.’’ Hz. Davud demiri eliyle hamur gibi yoğuruyormuş. ‘’Aynı zamanda O’na zırh yapmayı da öğrettik, O’na ilham ettik’’ diyor Allah-u Teâlâ…
Hz. Mevlana diyor ki: ‘’Belkıs Hüdhüd Kuşunun getirmiş olduğu mektubu görünce hayret etti. Ve o kuş kapalı ufak bir yerden geçti. Ve Belkıs kuşun kendisine mektup getirmesine hayretler içinde kaldı. Ve o mektupta der ki: ‘’Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla, Putlara tapmayı bırak, imana gel bana biat et.’’ Zeliha da bunun üzerine heyetini topluyor ve mektuptan bahsediyor, etrafındakiler de Zeliha’ya: ‘’Sen bizim melikemizsin, sen ne dersen biz sana uyarız’’ Bunun üzerine gelişen olaylardan sonra Belkıs Hz. Süleyman’a biat ediyor. Burada çok enteresan olaylar gelişiyor, yani hayatımızda yaşadığımız olaylardan kesitler de bulabiliriz. Belkıs heyetinden elçilerini Hz. Süleyman’a gönderirken kılık değiştirtmiş yani kadınlar erkek gibi, erkekler de kadın gibi giyinmişler. Tabi bu Hz. Süleyman’a Cebrail vasıtasıyla bildirilmiş. Süleyman A.S. bir ibrik getirttiriyor ve elçilere ‘Ellerinizi yıkayın’’ diyor.
Kadınlarla erkeklerin ellerini yıkaması fıtrat olarak farklıdır. (İki elini ileri geri sürterek) kadınlar bu şekilde, (İki ellerini birbiri etrafında ovalayarak) erkekler de böyle yıkamaya başlarlar.
Kadınlar ellerini bileklerinden dirseklere doğru yıkarken, erkekler de tam tersi istikamette yıkarlar. Yani ne kadar kılık değiştirseler de yaratılış gereği farklılıklardan dolayı yakayı ele verdiler.
‘’Mesnevi Kur’an-ı Kerim’i farklı bir usulle tercümesidir’’
Biz Mesnevi’yi okurken roman gibi okumayız. Mesnevi Kur’an’ın tercümesidir, özüdür, mealidir. Hatta bir profesör araştırmasında ‘’Mesnevi usulü meal’’ diye bir tanımdan söz edilir. Yani mesnevi sadece tasavvufu anlatan tek yönlü bir kitap değildir. Aynı zamanda tarih kitabı…İlim kitabı, musıki kitabı..Felsefeyi saymıyorum bile. Ney’den bahsettiğini zaten biliyoruz. Müziğin hastalıkları tedavi edişinden bahseder.
Tarih boyunca çeşitli tarikatler müritlerine mesnevi dersleri vermişlerdir. Hala Nakşiler çok katı olmalarına rağmen mesnevi dersi verirler.
-Hocam yeri gelmişken sorayım o zaman: Mevleviliğin merkezi Konya. Ve Konya’da çok güzel bir üniversite var. Peki bu üniversitede mevlevilikle ilgili bir birimin veya kürsünün olmaması tuhaf değil mi? Neden yok?
-Mevlevilik kimseye methodorist zorluklar çıkarmaz. Mevleviliği merak eden, isteyen adam kendisi talip olur. Kendisi araştırma yapar.
Mesneviyi araştırdıkça Allah’a daha yaklaşırsınız. Bilgi dağarcığınız o kadar çok genişler ki, ibadet şekliniz değişmeye başlıyor. Secdenin yeri öpmek olmadığını anlarsın. Allah’a en yakın olduğun anı hisseder ve yaşarsın. İlm-el yakîn mertebesine ulaşırsın. Araştırdıkça ibadetinden tad alırsın.
‘’Sema deşarj olma halidir’’
-Hocam Semadan bahsedelim mi biraz?
-(Gülerek) Sema sefa cânâ şifa, ruha gıdadır; Âşıkın nesi varsa mâşuka fedadır..Sema da başka bir âlemdir. Sema bir deşarj olayıdır. Bugün maçlarda deşarj olmak için bağırıyorlar, çağırıyorlar. Müzik dinlerken coşup çeşitli hareketler yapıyorlar. Bu içeriden gelen hissin dışarıya zuhurudur.
-İlk Sema’yı Hz. Mevlana mı yapmıştır hocam?
-İlk Sema Hz. Musa ile başlar Tûr Dağı’nda. Musa A.S. Firavundan kurtulduktan sonra Allah-u Teala onu 30 gün Sina’ya çekiyor ve o kadar güzel hâller yaşıyorlar ki, Musa A.S. ‘’Ya Rabbi seni görmek istiyorum’’ diyor. Ancak Allah CC. ‘’seninle konuşabilirim ancan beni göremezsin o Muhammed’e mahsustur’’ diyor. Ama Musa A.S. ısrar edince Allah-u Teâlâ da ‘’Tûr Dağı’na bak’’ diyor. Bakınca da Tûr Dağı eriyor. Hz. Pîr der ki: ‘’İnsanın kalbindeki mâsivalar (dünya işleri), Allah oraya tecelli ederse aynı Tûr Dağı gibi erir’’ der.
Tûr Dağı’nın eridiğini gören Musa A.S. kalkıp dönmeye başlıyor.
Dönmek insanın fıtratında var. İnsanlar yaratılmadan evvel meleklerin yaratılışında da dönüşler, zikirler var, niyazda duruşları var. Sema da bir zikir hareketidir. Taa Levh-i Mahfuz’da insanların ruhları yaratıldığında bu hadiseler meydana geliyor. Yani Semadaki hal ve hareketlerin tümü Hz. Mevlana’ya mahsus değil. İbrahim A.S. ateşe atılırken O’na cennetten kumaş geldi. Tennure o kumaşın karşılığıdır. Ama onu kim giyebilir? Herkese giydirilmez. Ahlak, kültür, edep vs.. kendinde bütünleştiren insanlara giydirilir. Dönüş şekilleri, selam verme şekilleri evrenin dönüş şekli gibidir. Yani sola doğru dönülür. İnsanlar sağa doğru dönemezler yani evrenin aksi yönde dönmeye çalışırsan sendeler düşersin. Zıddıyla kaim olunmaz.
Semada her şey var yani.. Dua var, niyaz var, musıki var..Musıki de Allah’a yaklaşma yollarından biridir. İçerisinde diyor ki: ‘Afallahü amma selefa’ diyor. Geçmiş günahlarımızı affeyle diyor. Sûr üfleme Ney var, Kur’an var, Naat var.Bunları tahayyül ederek Sema yapılır veya izlenilirse anlamına ulaşılır. Bir şeyi usulünce dinlemek izlemek lazım. Usulüne uygun olmayan şey havada kalır. Havada kalan şey de iptal olur.
‘’Benim yolumdan gelen evladımdır’’
-Hocam Çelebilik var bir de..
-Çelebilik Hz. Mevlana soyundan gelenlere denir. Ama Hz. Pîr ‘Benim soyumdan gelen değil, yolumdan gelen benim evladımdır’ diyor. Resulullah da öyle söyler..
Önemli olan şey evlatlarımızı yetiştirmektir. Sizin sorduğunuz tüm soruların cevabı Vuslata ermek içindir.
Bunun için sohbet ediyoruz, ilim alıyoruz.
RÖPORTAJ: ZELİHA İMAY / FOTO: ŞEVVAL SİMGE İMAY